Şerafettin Güç Karamanoğulları Araştırmacı Yazar
Köşe Yazarı
Şerafettin Güç Karamanoğulları Araştırmacı Yazar
 

İlk Türkçe Roman Karamanlılar

İlk Türkçe Roman Ve Karamanlılar İlk Türk romanının 1872 yılında basılan Şemsettin Sami’nin “Taaşşuk-u Talât ve Fıtnat” olduğu bilinir.     Oysa Evagelinos Misailidis adında Kulalı bir gazetecinin ilk cildi 1871’de, diğer üç cildi 1872’de yayımlanan “Temaşa-i Dünya ve Cefakar-u Cefakeş” adındaki romanını yadsımak doğru mudur? Kitap, Yunan harfleri ile fakat Türkçe yazılmış. Robert Anhegger ve Vedat Günyol, söz konusu kitabı 1986 yılında “Seyreyle Dünyayı“ adı ile bazı açıklamalar ve notlar da ilave edilerek günümüz okuyucusuna Latin harfleri ile sunmuşlardır.   Yazar kitabında, Aleko Favini adında bir avukatın ağzından 19. yüzyıl İstanbul’undan çeşitli kesitler vermekte. Roman kahramanın başından geçen maceraları çok akıcı, zaman zaman esprili bir dille anlatarak, ait olduğu azınlık toplumun bireylerini aydınlatmak amacını gütmektedir. “Gafletten uyanın ve görün ki dünya tebdil olmuş (değişmiş), asır başkalaşmış, dangalaklığın eseri kalmamıştır”.     Kitaptaki bazı ilginç bölüm başlıkları şunlar: Avukatlığım Beyanında. Tımarhane Beyanında. Fahişeler Faslı. Hak Yerde Kalmaz. İzmirli Kamer Hanımın Hikâyesi. Yerebatan Mahallesindeki Meşhur Batakçı Zöhre Hanımın Hikâyesi. Arayan Belasını da Bulur Mevlasını da Bulur. Tekkeyi Bekleyen Çorbayı İçer. Hizmet Eylediğim Paşa ve Haremim ve Osmanlı Adetleri. Lokantacı ve Hırsızlar Eline Düştüğüm Beyanında. Bir Dul İngiliz Hatun İle Kesb-İ Münasebet Eylediğim (İlişki Kurduğum) ve İngilizlerin Ahlakı Beyanında. Ölünün Dirildiği ve Nihayet Nikâhlandığım Beyanında.   Günümüzde Türk ve Yunan halklarının dostluğu ve yakınlaşmaları amacıyla yapılan girişimlerde, odak nokta olarak her iki halkın toplumsal ve kültürel açılardan pek çok ortak ögelere sahip olmasından yola çıkılmaktadır. Gerçekten de, yüzyıllardır aynı coğrafyayı paylaşmış, birbirleri ile içli dışlı olmuş toplulukların karşılıklı etkilenmelerden uzak durabileceklerini düşünmek olası değildir.   Karamanlılar, 1924 yılına kadar Osmanlı Devlet-i Aliye’nin Karaman Vilayeti (Kayseri, Nevşehir, Niğde, Konya, İçel) ile İstanbul ve Antalya yörelerinde yaşayan Türkçeden başka bir dil bilmeyen,  Anadolu geleneklerine sahip, Hıristiyan bir topluluktu. (1)   Bu insanlar Türkçe konuşuyor, fakat yazılarında Yunan harflerini kullanıyorlardı. İstanbul’da 1896 yılında yayımlanan bir kitapta Karamanlıların kendilerini şu dizelerle tanımladıkları görülüyor. (2)        “ Gerçi Rum isek de Rumca bilmez Türkçe söyleriz        Ne Türkçe yazar okuruz ne de Rumca söyleriz        Öyle bir mahlut-u hatt-ı tarikatımız vardır        Hurufumuz Yunanice, Türkçe meram eyleriz.”   (Mahlût: karışık, içine bir şey karıştırılmış, Huruf: harfler)   Karamanlıların kökeni konusunda resmi Türk ve Yunan tezleri arasında farklılıklar olduğu gibi, tarihçiler arasında da değişik değerlendirme ve saptamalar bulunmaktadır.   Bir kısım görüşlere göre bu insanlar, Selçukluların Anadolu’ya gelişlerinden çok daha önceleri (5.ve 6.yüzyıl) Anadolu’ya gelmiş, Bizans İmparatorluğu’nca kendilerine toprak tahsis edilerek, savaş zamanında da Bizans ordusunun hizmetine alınan Hıristiyanlaşmış Türkmenlerdir. Karşıt görüşlüler ise Karamanlıların Rum Ortodoks kökenli olduğunu, Osmanlı baskıları sonucunda anadillerini unutarak sadece dinlerini koruyabildikleri görüşündeler. (1,2)   Belki bir gün tarihçiler Karamanlıların kökenini kesin olarak saptayıp görüş birliğine varacaklardır. Ancak bu, Karamanlıların binlerce yıllık Anadolu kültürünün bir ürünü oldukları, bu kültüre değişik tatlar kattıkları gerçeğini değiştirmeyecektir kuşkusuz. Karamanlı insanı, bugün saptanabildiği kadarıyla 15. yüzyıl’dan itibaren gerek dinsel ve gerek dindışı konularda Anadolu kültürüne 700’e yakın kitap armağan etmiş, mezar taşlarına Anadolu insanının duygularını işlemiştir. (3)   1988 yılında, İstanbul’daki efsanelere konu olmuş Balıklı Ayazmasını gezip gördükten sonra, hemen yanındaki Balıklı Rum Mezarlığı’nda mezar taşlarını incelerseniz bazılarının Karamanlıca yazıldığını fark edersiniz. İşte, 1889-1910 tarihleri arasında yaşamış Prodros Markopul adında Niğdeli bir Karamanlının mezar taşında yazılı olanlar:     NAZAP KIL  KAPPMIZE EI EXLI IPFAN NAZAR KIL KABRİMİZE EY EHL-İ İRFAN   POYTOYP ELPETTE AXIPI INSAN BUDUR ELBETTE AHİR-İ İNSAN   PIP  PELALH MILKI  FANITHP TZIXAN BİR BELALI MÜLK-Ü FANİDİR CİHAN   MIXNETH PAXATTHHP  SANHP XEP INSAN MİHNETİ RAHATTIR SANIR HER İNSAN   KIM TEMES KI  POY TOYNIANHN  FANHLHGH ASIKIAP KİM DEMEZ Kİ BU DÜNYANIN FANİLİĞİ AŞİKÂR   KIM  PILMES KI TSOK  GIASASAKTA OYLOYM BAP KİM BİLMEZ Kİ ÇOK YAŞASAKTA ÖLÜM VAR   KIM TEMES KI OYTS  APSH  PEZTIP  GIADIKIAP KİM DEMEZ Kİ ÜÇ ARŞIN BEZDİR YADİGÂR   KIM  PILMES  KO OZ BATANDIP  POY MEZAP KİM BİLMEZ Kİ ÖZ VATANDIR BU MEZAR   TSAPE  POYLHNMATH KESILTH TEPMANIM ÇARE BULUNMADI KESİLDİ DERMANIM   NIXAGET KAPA TOPPAK OYLTOY MESKIANHMHS NİHAYET KARA TOPRAK OLDU MESKENİMİZ   21 yaşında bu dünyadan ayrılan bir Hıristiyan Karamanlı için yakınlarının onun mezar taşına yazdırmış oldukları bu dizelerin, bir Müslüman’a ait mezar taşından herhangi bir farkı olduğunu söyleyebilir misiniz?   Kurtuluş Savaşı sona erdiğinde, Lozan Antlaşmasının ardından Anadolu’daki Rumlarla Yunanistan’daki Türklerin zorunlu değişimi uygulamaya konulduğunda, Rumlarla birlikte Karamanlılar da Yunanistan’a zorunlu olarak göç ettiler. Bir kısmı Kurtuluş Savaşı sırasında Türklerle birlikte omuz omuza savaşmış bu insanların salt Ortodoks oldukları için Türkiye’de kalmaları sakıncalı görülmüştü.   Artık Türkiye’de Karamanlı kalmadı denilebilir, belki sadece İstanbul’da üç-beş kişi vardır. Karamanlıca yazılmış yapıtlar da sahafların tozlu raflarından inip Yunanistan yollarına çoktan döküldüler bile. Gelin sözümüzü Prof. Dr. Ruşen Dora’nın düşünceleri ile noktalayalım;   “Bin yıllar boyu birliktelikler içinde bulunanların tümü, Anadolu - Türk insanı kimliğindedir Bu dokunun bir parçasını bu mabedin bir taşını çekip çıkaramazsınız. Din bir inanıştır. Oysa Anadolu Türk İnsanlığı bir kimliktir. Bu kimlik çeşitli inanış, din, mezhep, ırk, renk ve yapıyı tümü ile kucaklar.”   “Kökeninde Karia, Bitinya, Psidya, Kilikyası, Luvcası, Lidyası, Frigyalısı, Hitit, Arap, Kafkas, Balkanlı, Acem, Ermeni, Yahudi, vb. olması, kimlikteki evrensel güzel renklerdir. Önemli olan; tarih boyu aynı toprakta, aynı kardeşçe komşulukta, aynı kültürde ve aynı insan olma bilincinde bulunmuş, aynı toprağı vatan bellemiş insanların eşit, sevgili ve saygılı, el ele, omuz omuza yücelmişlikleridir.(4)”   Şerafettin GÜÇ Kaynak: Kavimler Kapısı-1, Hale Soysü, 1992, Kaynak Yayınları. Seyreyle Dünyayı (Temaşa-i Dünya ve Cefakâr-u Cefa keş), Evangelinos Miasilidis, 1986, Cem Yayınları. Karamanlıca Basılı Eserler, Evangelia Balta, Tarih ve Toplum Dergisi Şubat 1989 Sayı 62. Anadolu Türk İnsanı Kimliği, Prof. Dr. Ruşen Dora, Cumhuriyet Gazetesi, 17.08.1995 Not: Bu bir araştırma makalesi olup fotoğraflar İnternet ortamından  
Ekleme Tarihi: 04 Aralık 2021 - Cumartesi

İlk Türkçe Roman Karamanlılar

İlk Türkçe Roman Ve Karamanlılar

İlk Türk romanının 1872 yılında basılan Şemsettin Sami’nin “Taaşşuk-u Talât ve Fıtnat” olduğu bilinir.

 

 

Oysa Evagelinos Misailidis adında Kulalı bir gazetecinin ilk cildi 1871’de, diğer üç cildi 1872’de yayımlanan “Temaşa-i Dünya ve Cefakar-u Cefakeş” adındaki romanını yadsımak doğru mudur? Kitap, Yunan harfleri ile fakat Türkçe yazılmış. Robert Anhegger ve Vedat Günyol, söz konusu kitabı 1986 yılında “Seyreyle Dünyayı“ adı ile bazı açıklamalar ve notlar da ilave edilerek günümüz okuyucusuna Latin harfleri ile sunmuşlardır.

 

Yazar kitabında, Aleko Favini adında bir avukatın ağzından 19. yüzyıl İstanbul’undan çeşitli kesitler vermekte. Roman kahramanın başından geçen maceraları çok akıcı, zaman zaman esprili bir dille anlatarak, ait olduğu azınlık toplumun bireylerini aydınlatmak amacını gütmektedir. “Gafletten uyanın ve görün ki dünya tebdil olmuş (değişmiş), asır başkalaşmış, dangalaklığın eseri kalmamıştır”.  

 

Kitaptaki bazı ilginç bölüm başlıkları şunlar:

  • Avukatlığım Beyanında.
  • Tımarhane Beyanında.
  • Fahişeler Faslı.
  • Hak Yerde Kalmaz.
  • İzmirli Kamer Hanımın Hikâyesi.
  • Yerebatan Mahallesindeki Meşhur Batakçı Zöhre Hanımın Hikâyesi.
  • Arayan Belasını da Bulur Mevlasını da Bulur.
  • Tekkeyi Bekleyen Çorbayı İçer.
  • Hizmet Eylediğim Paşa ve Haremim ve Osmanlı Adetleri.
  • Lokantacı ve Hırsızlar Eline Düştüğüm Beyanında.
  • Bir Dul İngiliz Hatun İle Kesb-İ Münasebet Eylediğim (İlişki Kurduğum) ve İngilizlerin Ahlakı Beyanında.
  • Ölünün Dirildiği ve Nihayet Nikâhlandığım Beyanında.

 

Günümüzde Türk ve Yunan halklarının dostluğu ve yakınlaşmaları amacıyla yapılan girişimlerde, odak nokta olarak her iki halkın toplumsal ve kültürel açılardan pek çok ortak ögelere sahip olmasından yola çıkılmaktadır. Gerçekten de, yüzyıllardır aynı coğrafyayı paylaşmış, birbirleri ile içli dışlı olmuş toplulukların karşılıklı etkilenmelerden uzak durabileceklerini düşünmek olası değildir.

 

Karamanlılar, 1924 yılına kadar Osmanlı Devlet-i Aliye’nin Karaman Vilayeti (Kayseri, Nevşehir, Niğde, Konya, İçel) ile İstanbul ve Antalya yörelerinde yaşayan Türkçeden başka bir dil bilmeyen,  Anadolu geleneklerine sahip, Hıristiyan bir topluluktu. (1)

 

Bu insanlar Türkçe konuşuyor, fakat yazılarında Yunan harflerini kullanıyorlardı. İstanbul’da 1896 yılında yayımlanan bir kitapta Karamanlıların kendilerini şu dizelerle tanımladıkları görülüyor. (2)

 

     “ Gerçi Rum isek de Rumca bilmez Türkçe söyleriz

       Ne Türkçe yazar okuruz ne de Rumca söyleriz

       Öyle bir mahlut-u hatt-ı tarikatımız vardır

       Hurufumuz Yunanice, Türkçe meram eyleriz.”

 

(Mahlût: karışık, içine bir şey karıştırılmış, Huruf: harfler)

 

Karamanlıların kökeni konusunda resmi Türk ve Yunan tezleri arasında farklılıklar olduğu gibi, tarihçiler arasında da değişik değerlendirme ve saptamalar bulunmaktadır.

 

Bir kısım görüşlere göre bu insanlar, Selçukluların Anadolu’ya gelişlerinden çok daha önceleri (5.ve 6.yüzyıl) Anadolu’ya gelmiş, Bizans İmparatorluğu’nca kendilerine toprak tahsis edilerek, savaş zamanında da Bizans ordusunun hizmetine alınan Hıristiyanlaşmış Türkmenlerdir. Karşıt görüşlüler ise Karamanlıların Rum Ortodoks kökenli olduğunu, Osmanlı baskıları sonucunda anadillerini unutarak sadece dinlerini koruyabildikleri görüşündeler. (1,2)

 

Belki bir gün tarihçiler Karamanlıların kökenini kesin olarak saptayıp görüş birliğine varacaklardır. Ancak bu, Karamanlıların binlerce yıllık Anadolu kültürünün bir ürünü oldukları, bu kültüre değişik tatlar kattıkları gerçeğini değiştirmeyecektir kuşkusuz. Karamanlı insanı, bugün saptanabildiği kadarıyla 15. yüzyıl’dan itibaren gerek dinsel ve gerek dindışı konularda Anadolu kültürüne 700’e yakın kitap armağan etmiş, mezar taşlarına Anadolu insanının duygularını işlemiştir. (3)

 

1988 yılında, İstanbul’daki efsanelere konu olmuş Balıklı Ayazmasını gezip gördükten sonra, hemen yanındaki Balıklı Rum Mezarlığı’nda mezar taşlarını incelerseniz bazılarının Karamanlıca yazıldığını fark edersiniz. İşte, 1889-1910 tarihleri arasında yaşamış Prodros Markopul adında Niğdeli bir Karamanlının mezar taşında yazılı olanlar:

 

 

NAZAP KIL  KAPPMIZE EI EXLI IPFAN

NAZAR KIL KABRİMİZE EY EHL-İ İRFAN

 

POYTOYP ELPETTE AXIPI INSAN

BUDUR ELBETTE AHİR-İ İNSAN

 

PIP  PELALH MILKI  FANITHP TZIXAN

BİR BELALI MÜLK-Ü FANİDİR CİHAN

 

MIXNETH PAXATTHHP  SANHP XEP INSAN

MİHNETİ RAHATTIR SANIR HER İNSAN

 

KIM TEMES KI  POY TOYNIANHN  FANHLHGH ASIKIAP

KİM DEMEZ Kİ BU DÜNYANIN FANİLİĞİ AŞİKÂR

 

KIM  PILMES KI TSOK  GIASASAKTA OYLOYM BAP

KİM BİLMEZ Kİ ÇOK YAŞASAKTA ÖLÜM VAR

 

KIM TEMES KI OYTS  APSPEZTIP  GIADIKIAP

KİM DEMEZ Kİ ÜÇ ARŞIN BEZDİR YADİGÂR

 

KIM  PILMES  KO OZ BATANDIP  POY MEZAP

KİM BİLMEZ Kİ ÖZ VATANDIR BU MEZAR

 

TSAPE  POYLHNMATH KESILTH TEPMANIM

ÇARE BULUNMADI KESİLDİ DERMANIM

 

NIXAGET KAPA TOPPAK OYLTOY MESKIANHMHS

NİHAYET KARA TOPRAK OLDU MESKENİMİZ

 

21 yaşında bu dünyadan ayrılan bir Hıristiyan Karamanlı için yakınlarının onun mezar taşına yazdırmış oldukları bu dizelerin, bir Müslüman’a ait mezar taşından herhangi bir farkı olduğunu söyleyebilir misiniz?

 

Kurtuluş Savaşı sona erdiğinde, Lozan Antlaşmasının ardından Anadolu’daki Rumlarla Yunanistan’daki Türklerin zorunlu değişimi uygulamaya konulduğunda, Rumlarla birlikte Karamanlılar da Yunanistan’a zorunlu olarak göç ettiler. Bir kısmı Kurtuluş Savaşı sırasında Türklerle birlikte omuz omuza savaşmış bu insanların salt Ortodoks oldukları için Türkiye’de kalmaları sakıncalı görülmüştü.

 

Artık Türkiye’de Karamanlı kalmadı denilebilir, belki sadece İstanbul’da üç-beş kişi vardır. Karamanlıca yazılmış yapıtlar da sahafların tozlu raflarından inip Yunanistan yollarına çoktan döküldüler bile. Gelin sözümüzü Prof. Dr. Ruşen Dora’nın düşünceleri ile noktalayalım;

 

“Bin yıllar boyu birliktelikler içinde bulunanların tümü, Anadolu - Türk insanı kimliğindedir Bu dokunun bir parçasını bu mabedin bir taşını çekip çıkaramazsınız. Din bir inanıştır. Oysa Anadolu Türk İnsanlığı bir kimliktir. Bu kimlik çeşitli inanış, din, mezhep, ırk, renk ve yapıyı tümü ile kucaklar.”

 

“Kökeninde Karia, Bitinya, Psidya, Kilikyası, Luvcası, Lidyası, Frigyalısı, Hitit, Arap, Kafkas, Balkanlı, Acem, Ermeni, Yahudi, vb. olması, kimlikteki evrensel güzel renklerdir. Önemli olan; tarih boyu aynı toprakta, aynı kardeşçe komşulukta, aynı kültürde ve aynı insan olma bilincinde bulunmuş, aynı toprağı vatan bellemiş insanların eşit, sevgili ve saygılı, el ele, omuz omuza yücelmişlikleridir.(4)”

 

Şerafettin GÜÇ

Kaynak:

  1. Kavimler Kapısı-1, Hale Soysü, 1992, Kaynak Yayınları.
  2. Seyreyle Dünyayı (Temaşa-i Dünya ve Cefakâr-u Cefa keş), Evangelinos Miasilidis, 1986, Cem Yayınları.
  3. Karamanlıca Basılı Eserler, Evangelia Balta, Tarih ve Toplum Dergisi Şubat 1989 Sayı 62.
  4. Anadolu Türk İnsanı Kimliği, Prof. Dr. Ruşen Dora, Cumhuriyet Gazetesi, 17.08.1995

Not: Bu bir araştırma makalesi olup fotoğraflar İnternet ortamından

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (4)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mutajans.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
İslam Petrovaiç
(03.12.2021 20:33 - #159)
Dünyada ilk beşin içinde olan Türkçe olduğuna göre, ilk roman neden Türkçe olmasın. İlgimi çeken bir konu.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mutajans.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Münevver Dağ
(05.12.2021 10:58 - #160)
Emeklerinizin ziyan olmaması dileklerimle saygılar sayın hocam.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mutajans.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Cezmi Bataryacı
(07.12.2021 05:36 - #162)
Güzel bir konu. Merak uyandırdı.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mutajans.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Hayrunnisa Cansu
(08.12.2021 06:31 - #163)
Abi "Yaratılanı hoş göreceksin, yaratandan ötürü." İlla aynı dini inançta olmamız şart değil. O da Allah diyor, ben de Rabbim diyorum. Ne fark var.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mutajans.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.