Şerafettin Güç Karamanoğulları Araştırmacı Yazar
Köşe Yazarı
Şerafettin Güç Karamanoğulları Araştırmacı Yazar
 

TÜRK KÜLTÜRÜNDE AHİLİK

TÜRK KÜLTÜRÜNDE AHİLİK     Ahilik teşkilâtı Anadolu’nun Türkleşmesinde; Türk kültürü ve medeniyetinin, Türk dili ve edebiyatının gelişmesinde, gelenek ve törelerin yerleşmesi ve korunmasında, Türk sanat ve ticaret ahlâkının oluşması ve yaygınlaşmasında çok önemli hizmetler görmüştür.   Anadolu’da Ahi Evren (öl. 1262)’in yeniden organize ettiği, Devlet-i Aliyye’nin son dönemine kadar devam eden Ahilik, Türkler arasında ideal insan tipini oluşturmak amacını gütmüştür.   Türkler yiğitlik ve cömertlik mefkûresi olarak adlandırdıkları bu ideal insan tipine AKI, mesleğine de AKILIK demişlerdir. Akılığın gereği olarak akıların biri birine karşı kardeşçe muamelede bulunmalarından dolayı bu kelimenin zamanla yerini AHİ kelimesine bırakmış olduğu anlaşılmaktadır.   Ahilik teşkilâtı Türk cariyeden olma Abbasî Halifesi En-Nâsır li-Dinillâh (1180-1225)’ın (TAESCHNER 1970: 93-94) kurduğu gençlik, cömertlik teşkilâtı anlamında olan Fütüvvet teşkilâtının bir devamı olarak görünmektedir. Türk asıllı bir şeyh olan Şeyh Evhadüddin Hamid El-Kirmanî (635/1238)’nin Anadolu’daki Fütüvvet teşkilâtına mensup şeyhlerin lideri olarak (Şeyhü’ş-Şuyûhi’r-Rûm) 1204 senesinde Anadolu’ya geldiğini biliyoruz. Ancak Evhadüddin Kirmanî’nin fikirleriyle olgunlaşan, daha sonra onun talebesi ve damadı olan Ahi Evren Şeyh Nasirüddin Mahmud tarafından kurulan Ahilik teşkilâtının Türklere has bir teşkilât olduğu bilinmektedir.   Gerçekten Arapların Fütüvvet teşkilâtı ve “feta” adını verdikleri bu ideal insan tipi 13. yüzyıl sonlarında ortadan kalktığı halde, Akı ve Akılık, Ahilik adı altında Anadolu’da Türkler arasında devam etmiştir.   Anadolu Selçuklu Devletinde, Kösedağ yenilgisi (641/1243) ile gelen Moğol istilâsı sırasında, Ahi ve Türkmenler, ağır bir katliama uğradılar. Bu katliam sırasında Anadolu’da on binlerce Türkmen öldürülmüştür. Ahiler Moğollara karşı mücadele etmiş ve millî mücadele ruhunu ortaya koymuşlardır. Ahilerin bu mücadelesi Çin esaretine düşen Türk milletini, esaretten kurtarmak için Kutlug Kağan’ın yaptığı mücadeleye benzemektedir. Kutlug Kağan Çinlilerin Türk milleti üzerindeki ağır baskılarına karşı direnerek, milletinin millî benlik ve kimliğini korumuş, Köktürk Devletini yeniden kurmuş ve derleyip toparlayan anlamında İlteriş il+tir-iş unvanını almıştı. Aynı şekilde Ahilerin bu mücadelesini Türkiye Türklüğünün 20. yüzyılın başında “Kurtuluş Savaşı” adıyla verdiği mücadeleye benzetmek de mümkündür.   AHİLİKTE YİĞİT BAŞILIK   Ahilikte dükkânlar sanki küçük bir okul gibidir. Yiğitbaşının en mühim görevlerinden biri de, sanatta yetişkin duruma gelmiş ustalık veya kalfalık yapacaklara icazet vermesiydi. Buna destur verme denirdi.   Destur alacak olanlar (bu bir kişi de olur daha fazlada olabilir) Yiğitbaşının önüne otururlar, şimdiye kadar mesuliyet almadıklarını, bundan sonra ise daha dikkatli hareket etmelerini, sanatın inceliklerini ve esnaflığın ne demek olduğunu anlattıktan sonra nasihat eder ve devamında “oğlum sanatınızda hile yapma. Dürüst ol, müşteriye iyi davran. Büyüklerinize saygılı, küçüklerinize merhametli olun, hakka hukuka riayet edin. Kapınız herkese açık olun, kimseyi boş çevirmeyin” dedikten sonra devamla şu söyleyeceğim altı şeyi çok iyi dinleyin. Yavrum şu üç şeye açık bulun. 1-Elini açık tut ki senden de diğer insanlar ve mahlûkat istifade etsin. 2-Kapını açık tut misafirin hiç eksik olmasın, misafir bereketi ile gelir. 3-Sofranı açık tut gelen geçen sofrandan yesin, eksilecek diye korkma artar eksilmez.   Yavrum şu üç şeye de kapalı bulun. 1-Dilini kapalı tut, yalan söyleme, gıybet etme. 2-Gözünü bağlı tut, sana ait olmayana harama bakma. 3-Belini bağlı tut, doğru sabırlı ve tahammüllü ol.   Dünya malına tamah etme, kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini, hiddetli iken yumuşak davranmasını bil. Kendiniz muhtaç durumda iken bile başkalarına verecek kadar cömert olunuz, diyerek sözü bağlardı.   Bu gün başta Almanya olmak üzere, birçok Avrupa ülkesinde uygulanan OKUL-İŞYERİ esasına dayanan ve (DUAL SİSTEM) olarak bilinen Çıraklık ve Meslek Eğitiminin tarihi temellerini Ahilik Geleneğinde bulmaktayız.   Ahi Evren Nâsırüddin Mahmud, sadece ahlâk ve insanlıkla sanatın uyumlu bir birleşimi olan Ahiliği örgütlemekle kalmamış, Ahi teşkilâtını sanatla uğraşanlar arasında bir teşkilât olmaktan çıkararak onu, o denli saygın bir yere getirmiştir ki, zamanın hükümdarları bile bu kuruma üye olmayı onur saymışlardır.   AHİ EVRAN’IN NUTKU   MALUM OLA Kİ, EY ÜSTADLAR VE KALFALAR;   AHİ SÖZÜ, PİR SÖZÜ VE HER KİM, AHİ’NİN NUTKUNA İTİMAT ETMEZSE VE SERKEŞLİK EDERSE KARINDA VE KİSBİNDE (KAZANÇ) YEMİN (İYİLİK) VE MEYMENET BULUNMAZ… DÜNYA’DA ÖMRÜNÜ ZAY ETMİŞ OLUR… AHİRETTE DAVACI BENİM. BİL VE AGÂH (UYANIK) OL HER KİM BENİM AHİ BABAMA İTAAT VE İNKİYAT (BOYUN EĞME) EDERSE,  HÜSN-Ü HİMMETİM OL KİMSEYE OLMUŞTUR… GAFLET ETMEYİNİZ. ŞERİATTAN (KANUN), TARİKATTAN, HAKİKATTAN AYRILMAYINIZ. YOLUMA, TARİKATIMA İNKİYAT EYLEYİNİZ. BÜYÜKLERE İTAAT VE İNKİYAT KÜÇÜKLERE MERHAMETE RİAYET EDESİNİZ. * SAFA ODABAŞI K0LLEKSİYONUNDAN ALINMIŞTIR.   Ahi teşkilatının kurucusu AHİ EVRAN, Azerbaycan'ın Hoy şehrinde doğmuş. Anadolu’da Ahilik teşkilâtının kurucusu ve 32 esnaf zümresinin pîri kabul edilen Ahi Evran’ın asıl adı MAHMUD’dur. Babasının adı ve doğum yerine nispeten Mahmud bin Ahmed el-Hoyî (Hoylu Ahmet’in oğlu Mahmut) denmiştir. Künyesi Ebu’l-Hakâyık (hakikatlerin babası), lakabı Nasîrüddîn’dir (dinin yardımcısı). Ahi şecerenâmelerinde ise Nimetullah (Allah’ın nimeti) olarak anılmaktadır. Evran (Evren), Türkçe bir kelime olup “yılan, ejderha” anlamlarına gelmektedir...   Şerafettin GÜÇ   Kaynaklar   1- Ahi kelimesi şekil olarak Arapça “el-Aḫ” (OEô«) kelimesine nisbet “ya”sı veya Farsça masdariyet “ya”sı getirilerek de meydana getirilebilir. Fakat kelimenin Anadolu’da kullanılış şekli ve kişilere unvan olarak verilişi bu tarzda türetilmiş olmasına uygun düşmemektedir. Bk. Mikail BAYRAM, Ahi Evren ve Ahi Teşkilatının Kuruluşu, Konya 1991, s. 3-4-6 2- Kutadgu Bilig’de aḳı, aḳı bol-, ay aḳı ve aḳılıḳ kelimelerinin geçtiği beyitler ARAT’tan alınmıştır (ARAT 1988). 3- M. BAYRAM, age., s.5’den, Menahicü’l-ibad, Bursa Eski Eserler Ktp. (Haraççıoğlu Kısmı), nr. 825, yp.85a 4- Daha fazla bilgi için bk. GÖLPINARLI, “Türk İllerinde Fütüvvet Teşkilâtı ve Kaynakları”, s. 6-11; TAESCHNER, “İslâm Ortaçağında Futuvva Teşkilâtı”, s. 6-7; N.KEKLİK, el-Fütühat el-Mekkiyye, II, İstanbul 1974, s. 212-214; S. ATEŞ, Tasavvufta Fütüvvet, s. 22-24  
Ekleme Tarihi: 10 Aralık 2022 - Cumartesi

TÜRK KÜLTÜRÜNDE AHİLİK

TÜRK KÜLTÜRÜNDE AHİLİK

 

 

Ahilik teşkilâtı Anadolu’nun Türkleşmesinde; Türk kültürü ve medeniyetinin, Türk dili ve edebiyatının gelişmesinde, gelenek ve törelerin yerleşmesi ve korunmasında, Türk sanat ve ticaret ahlâkının oluşması ve yaygınlaşmasında çok önemli hizmetler görmüştür.

 

Anadolu’da Ahi Evren (öl. 1262)’in yeniden organize ettiği, Devlet-i Aliyye’nin son dönemine kadar devam eden Ahilik, Türkler arasında ideal insan tipini oluşturmak amacını gütmüştür.

 

Türkler yiğitlik ve cömertlik mefkûresi olarak adlandırdıkları bu ideal insan tipine AKI, mesleğine de AKILIK demişlerdir. Akılığın gereği olarak akıların biri birine karşı kardeşçe muamelede bulunmalarından dolayı bu kelimenin zamanla yerini AHİ kelimesine bırakmış olduğu anlaşılmaktadır.

 

Ahilik teşkilâtı Türk cariyeden olma Abbasî Halifesi En-Nâsır li-Dinillâh (1180-1225)’ın (TAESCHNER 1970: 93-94) kurduğu gençlik, cömertlik teşkilâtı anlamında olan Fütüvvet teşkilâtının bir devamı olarak görünmektedir.

Türk asıllı bir şeyh olan Şeyh Evhadüddin Hamid El-Kirmanî (635/1238)’nin Anadolu’daki Fütüvvet teşkilâtına mensup şeyhlerin lideri olarak (Şeyhü’ş-Şuyûhi’r-Rûm) 1204 senesinde Anadolu’ya geldiğini biliyoruz. Ancak Evhadüddin Kirmanî’nin fikirleriyle olgunlaşan, daha sonra onun talebesi ve damadı olan Ahi Evren Şeyh Nasirüddin Mahmud tarafından kurulan Ahilik teşkilâtının Türklere has bir teşkilât olduğu bilinmektedir.

 

Gerçekten Arapların Fütüvvet teşkilâtı ve “feta” adını verdikleri bu ideal insan tipi 13. yüzyıl sonlarında ortadan kalktığı halde, Akı ve Akılık, Ahilik adı altında Anadolu’da Türkler arasında devam etmiştir.

 

Anadolu Selçuklu Devletinde, Kösedağ yenilgisi (641/1243) ile gelen Moğol istilâsı sırasında, Ahi ve Türkmenler, ağır bir katliama uğradılar. Bu katliam sırasında Anadolu’da on binlerce Türkmen öldürülmüştür. Ahiler Moğollara karşı mücadele etmiş ve millî mücadele ruhunu ortaya koymuşlardır. Ahilerin bu mücadelesi Çin esaretine düşen Türk milletini, esaretten kurtarmak için Kutlug Kağan’ın yaptığı mücadeleye benzemektedir. Kutlug Kağan Çinlilerin Türk milleti üzerindeki ağır baskılarına karşı direnerek, milletinin millî benlik ve kimliğini korumuş, Köktürk Devletini yeniden kurmuş ve derleyip toparlayan anlamında İlteriş il+tir-iş unvanını almıştı. Aynı şekilde Ahilerin bu mücadelesini Türkiye Türklüğünün 20. yüzyılın başında “Kurtuluş Savaşı” adıyla verdiği mücadeleye benzetmek de mümkündür.

 

AHİLİKTE YİĞİT BAŞILIK

 

Ahilikte dükkânlar sanki küçük bir okul gibidir. Yiğitbaşının en mühim görevlerinden biri de, sanatta yetişkin duruma gelmiş ustalık veya kalfalık yapacaklara icazet vermesiydi. Buna destur verme denirdi.

 

Destur alacak olanlar (bu bir kişi de olur daha fazlada olabilir) Yiğitbaşının önüne otururlar, şimdiye kadar mesuliyet almadıklarını, bundan sonra ise daha dikkatli hareket etmelerini, sanatın inceliklerini ve esnaflığın ne demek olduğunu anlattıktan sonra nasihat eder ve devamında “oğlum sanatınızda hile yapma. Dürüst ol, müşteriye iyi davran. Büyüklerinize saygılı, küçüklerinize merhametli olun, hakka hukuka riayet edin. Kapınız herkese açık olun, kimseyi boş çevirmeyin” dedikten sonra devamla şu söyleyeceğim altı şeyi çok iyi dinleyin.

Yavrum şu üç şeye açık bulun.

1-Elini açık tut ki senden de diğer insanlar ve mahlûkat istifade etsin.
2-Kapını açık tut misafirin hiç eksik olmasın, misafir bereketi ile gelir.
3-Sofranı açık tut gelen geçen sofrandan yesin, eksilecek diye korkma artar eksilmez.

 

Yavrum şu üç şeye de kapalı bulun.

1-Dilini kapalı tut, yalan söyleme, gıybet etme.
2-Gözünü bağlı tut, sana ait olmayana harama bakma.
3-Belini bağlı tut, doğru sabırlı ve tahammüllü ol.

 

Dünya malına tamah etme, kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini, hiddetli iken yumuşak davranmasını bil. Kendiniz muhtaç durumda iken bile başkalarına verecek kadar cömert olunuz, diyerek sözü bağlardı.

 

Bu gün başta Almanya olmak üzere, birçok Avrupa ülkesinde uygulanan OKUL-İŞYERİ esasına dayanan ve (DUAL SİSTEM) olarak bilinen Çıraklık ve Meslek Eğitiminin tarihi temellerini Ahilik Geleneğinde bulmaktayız.

 

Ahi Evren Nâsırüddin Mahmud, sadece ahlâk ve insanlıkla sanatın uyumlu bir birleşimi olan Ahiliği örgütlemekle kalmamış, Ahi teşkilâtını sanatla uğraşanlar arasında bir teşkilât olmaktan çıkararak onu, o denli saygın bir yere getirmiştir ki, zamanın hükümdarları bile bu kuruma üye olmayı onur saymışlardır.

 

AHİ EVRAN’IN NUTKU

 

MALUM OLA Kİ, EY ÜSTADLAR VE KALFALAR;

 

  • AHİ SÖZÜ, PİR SÖZÜ VE HER KİM, AHİ’NİN NUTKUNA İTİMAT ETMEZSE VE SERKEŞLİK EDERSE KARINDA VE KİSBİNDE (KAZANÇ) YEMİN (İYİLİK) VE MEYMENET BULUNMAZ…
  • DÜNYA’DA ÖMRÜNÜ ZAY ETMİŞ OLUR…
  • AHİRETTE DAVACI BENİM.
  • BİL VE AGÂH (UYANIK) OL
  • HER KİM BENİM AHİ BABAMA İTAAT VE İNKİYAT
  • (BOYUN EĞME) EDERSE,  HÜSN-Ü HİMMETİM OL KİMSEYE OLMUŞTUR…
  • GAFLET ETMEYİNİZ. ŞERİATTAN (KANUN), TARİKATTAN,
  • HAKİKATTAN AYRILMAYINIZ.
  • YOLUMA, TARİKATIMA İNKİYAT EYLEYİNİZ.
  • BÜYÜKLERE İTAAT VE İNKİYAT KÜÇÜKLERE MERHAMETE RİAYET EDESİNİZ.

* SAFA ODABAŞI K0LLEKSİYONUNDAN ALINMIŞTIR.

 

Ahi teşkilatının kurucusu AHİ EVRAN, Azerbaycan'ın Hoy şehrinde doğmuş. Anadolu’da Ahilik teşkilâtının kurucusu ve 32 esnaf zümresinin pîri kabul edilen Ahi Evran’ın asıl adı MAHMUD’dur. Babasının adı ve doğum yerine nispeten Mahmud bin Ahmed el-Hoyî (Hoylu Ahmet’in oğlu Mahmut) denmiştir. Künyesi Ebu’l-Hakâyık (hakikatlerin babası), lakabı Nasîrüddîn’dir (dinin yardımcısı). Ahi şecerenâmelerinde ise Nimetullah (Allah’ın nimeti) olarak anılmaktadır. Evran (Evren), Türkçe bir kelime olup “yılan, ejderha” anlamlarına gelmektedir...

 

Şerafettin GÜÇ

 

Kaynaklar

 

1- Ahi kelimesi şekil olarak Arapça “el-Aḫ” (OEô«) kelimesine nisbet “ya”sı veya Farsça masdariyet “ya”sı getirilerek de meydana getirilebilir. Fakat kelimenin Anadolu’da kullanılış şekli ve kişilere unvan olarak verilişi bu tarzda türetilmiş olmasına uygun düşmemektedir. Bk. Mikail BAYRAM, Ahi Evren ve Ahi Teşkilatının Kuruluşu, Konya 1991, s. 3-4-6

2- Kutadgu Bilig’de aḳı, aḳı bol-, ay aḳı ve aḳılıḳ kelimelerinin geçtiği beyitler ARAT’tan alınmıştır (ARAT 1988).

3- M. BAYRAM, age., s.5’den, Menahicü’l-ibad, Bursa Eski Eserler Ktp. (Haraççıoğlu Kısmı), nr. 825, yp.85a

4- Daha fazla bilgi için bk. GÖLPINARLI, “Türk İllerinde Fütüvvet Teşkilâtı ve Kaynakları”, s. 6-11; TAESCHNER, “İslâm Ortaçağında Futuvva Teşkilâtı”, s. 6-7; N.KEKLİK, el-Fütühat el-Mekkiyye, II, İstanbul 1974, s. 212-214; S. ATEŞ, Tasavvufta Fütüvvet, s. 22-24

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mutajans.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Deliormanlı
(15.09.2022 05:58 - #189)
Değerli bilgiler.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mutajans.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.